Haber ve Fotoğraf: Behice Yücel
İki tekerin çevresinde dönen bir dünya düşünün: Sabah işe, öğlen pazara, akşam arkadaş buluşmasına hep pedal çevirerek gidilen bir hayat… Bisikletin yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir kültür, çevre ve sağlık politikası haline geldiği Hollanda’da yaşam işte böyle akıyor. Biz de Fırat Haber ekibi olarak bu kültürün nabzını tutmak için Hollanda yollarına çıktık. Dönüş yolunda ise aklımızda şu soru vardı: Bu bilinç Türkiye’de kimde karşılık buluyor? Cevap, yol bisikletinde olimpik seviyeye ulaşan, direnci ve disipliniyle öne çıkan Burak Abay’dı. Onun hikâyesi, birçok gence ilham olacak nitelikte.
Hollanda’da geçirdiğimiz günler boyunca şunu fark ettik; bisiklet bu ülkede sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir şehir planlama ilkesi hatta toplumsal anlaşma. 35 bin kilometreden fazla bisiklet yolu, trafiğe kapalı alanlar ve öncelikli geçiş hakları gibi düzenlemelerle sistemli bir yapı oluşturulmuş. Devlet, işe bisikletle gidenlere vergi indirimi sağlarken, hastaneler bisikleti reçete ediyor. Bu çevreci ulaşım, karbon salınımını azaltıp toplum sağlığına da katkı sağlıyor. Şehirde araçtan çok bisiklet görmek, çocukların okul yolunda kasklarıyla tek sıra halinde ilerlemesi, yaşlıların akşamüstü bisiklet turları yapması bu kültürün yalnızca birkaç yansıması. Bisikletin yoğun kullanımı ve sporun dünya çapında artışı da bu kültürün göstergelerinden biri.

Bisiklet sporu, dayanıklılık ve strateji gerektiren; pist, dağ, BMX ve yol bisikleti olmak üzere farklı disiplinleri olan zorlu bir branş. En prestijli disiplin yol bisikleti; uzun etaplarda tırmanış, iniş ve hava koşullarıyla mücadele ediliyor. Tour de France, Giro d’Italia ve Vuelta a España gibi büyük turlar zirve sayılıyor. UCI puan sistemiyle ülkeler olimpiyat kotası alıyor; katılmak için ise yıl boyunca başarı şart.

Tam da bu noktada, Türkiye’den öne çıkan bir isim var: Burak Abay. Her ne kadar Hollanda bisiklet kültürüyle doğrudan bir bağı olmasa da Türkiye’de profesyonel yol bisikleti denince akla ilk gelen sporculardan biri. Fırat Haber olarak, Paris 2024 Olimpiyatları’nda Türkiye’yi yol bisikletinde temsil eden ilk Türk sporcu olmayı başaran Burak Abay ile bir araya geldik. Hem kişisel yolculuğunu hem de Türkiye’de bisiklet sporunun bugününü ve yarınını konuştuk.

“Bisiklete başlamam tamamen tesadüfî bir olaydı”
– Bisiklet sporuna nasıl başladınız ve bu sporu seçmenizdeki en büyük etken neydi?
Spora spontane şekilde başladım. Hobi amaçlı yollarda gezerken lisanslı bisiklet takımı ile yolda karşılaştım. Beni değerlendirmek istediler, onlarla aracılar doğrultusunda iletişime geçip spora başlamış oldum. Tamamen olağandışı bir gelişme, kader diyebiliriz. Daha sonra ilk yarışmaya Yıldız A kategorisinde, dağ bisikleti ile 2012 yılında başladım. Onun öncesinde aktif olarak gezi, tur, spor, ulaşım ve eğlence amaçlı kullanıyordum o da yaklaşık 4 yıl sürdü. Yani çocukluğumdan beri bisikletin üstünde olsam da 2008’den 2012’ye kadar amatör; 2012 sonrası lisanslı olarak devam ettim. İlk profesyonel continental takım deneyimim ise 2019’da başladı ve hâlâ devam ediyor.
“Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi’ne davet edilmem ile tüm hayatım değişti”
– Profesyonel kariyerinizde dönüm noktası olarak gördüğünüz an hangisiydi?
2013 yılında gençlerde yaptığım derecelerle dikkat çekince, Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi’ne davet edilmem ile tüm hayatım değişti. Genç yaşta evden ayrılarak Kocaeli’ne taşınmam dönüm noktası oldu.

“Paris, hayatımın en büyük tecrübesiydi”
“Oraya gidebilmek için kusursuz olmalısınız”
– 2024 Paris Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil etmek nasıl bir duyguydu? Bu deneyimden neler öğrendiniz?
Oraya gidebilmek için her konuda kusursuz olmanız, yıllar öncesinden hazırlığa başlamanız gerekiyor. Bunları yapıp üstüne en iyi şekilde uluslararası arenada derece yapıp puan toplamanız ve ülke olarak dünya sıralamasında kotaya girmeniz lazım. Bunlar çok zorlu süreçler.
Bunları başarıyla tamamladıysanız, Türkiye’nin kotada katkısı olan sporculardan bir seçim yapıp, aldığınız kota sayısı kadar sporcu seçmesi lazım. Bizde 1 sporcu kotası vardı ve en çok puan toplayan, emek veren, olimpiyat dönemi performansı en üst seviyede olan sporcu olarak beni seçtiler. Bu da benim için tarifi mümkün olmayan duygulardan.
Bu duygular üstüne Paris’e gittiğimde adeta büyülendim. Dünyadaki tüm olimpik branşların bir şehirde olduğunu düşünün. Dünyanın en iyi sporcuları ile aynı ortamda bulunuyorsun. Her sporcunun vücuduna yaptığı spor resmen yansımış. Bu çok farklı bir duygu. Daha önce yaşamadığım için o an tarif edememiştim. İlk deneyimler genelde tecrübesizlik ile geçer. Eğer 2028 Los Angeles’a gidebilirsem, her şey çok daha kontrolüm altında olacak. Yani Paris benim için ‘tecrübe’ adı altında geçti.

“Uçurumdan aşağı uçtum, ölümden döndüm ama pes etmedim”
– Yarışlar esnasında unutamadığınız bir anınız var mı?
2023 yılında Van’da, olimpiyat için puan topladığımız uluslararası yarışta yüksek süratli bir şekilde uçurumdan aşağı uçtum. Ölümün kıyısından döndüm. Uzun süre spora dönemezsin denilmesine rağmen, sağlığımı hiçe sayarak ağrılarımı, acılarımı mental olarak bastırarak kısa bir süre sonra spora devam edip sezonun devamında olimpiyat sürecimi garantilemiştim. Bu tarz sorunlarla başa çıkmak, fiziksel kuvvetin yanı sıra ciddi bir mental kuvvet gerektirir. Başka türlü başa çıkamazsınız.
“Her yarışa özel hazırlanırım”
– Yarışlara hazırlanırken uyguladığınız özel antrenman teknikleri veya rutinleriniz var mı?
Yıllık yarış takvimiz belli olur, gideceğimiz yarışlar belirlenir. Daha sonra yarış parkurları açıklanır. Ben de yarışın parkur grafiğine bakarak kritik gördüğüm yerlere göre antrenman programı belirlerim.
“Bilimsel çalışma, kaliteli malzeme ve yatırım şart”
– Türkiye’de bisiklet sporunun gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce hangi alanlarda iyileştirmeler yapılmalı?
Türkiye’de bisiklet sporu, geçmiş yılları baz alırsak, üst seviyede gelişiyor fakat Avrupa, Asya, Amerika yerinde durmuyor. Onlar da aynı şekilde çok hızlı gelişiyorlar. O yüzden geriden başladığımızı varsayarsak onları geçmek için onlardan fazla ve doğru çalışmaya ihtiyacımız var. Doğru diyorum çünkü bilimsellik bu sporda çok önem taşıyor. Bu konuda ekstra yatırım şart. Ayrıca malzeme kalitesi çok önemli. Sürekli teknolojiye ayak uydurmalısınız. Bununla beraber sporcuların gelecek kaygısını ortadan kaldırıp maddi manevi yatırımların artması gerektiğini düşünüyorum.
“Çocuklar trafikte değil, bisiklet yollarında büyümeli”
– Genç sporculara bisiklet sporunu sevdirmek ve onları teşvik etmek için neler yapılabilir?
Çocukluktan başlamalı, güvenli sürüş ortamları sağlanmalıdır. Kimse çocuğunu araç trafiğinde yollara bisikletle salmak istemiyor. Öncelikle güvenli bisiklet sporu yapılabilecek yollar, onun dışında sosyal, sanal ortamlarda bisikletin ve sporunun reklam düzeyini artırarak tanıtım yayınlarının yapılması lazım. Hâlen bisikletin bir spor olmadığını zanneden insanlar var ülkemizde.
Onun yanı sıra, bu sporda başarılı olmuş tüm sporcu ve antrenörlerin gelecekte bir çatı altında bulunması ve bu sporun gelişimi için çalışmalar yapması gerektiğinin kanaatindeyim. Eğer bir sporcu 30 yaşında kariyerini sonlandırıp başka bir işe yöneliyorsa o insan bu branş için kaybedilmiş bir savaş gibidir. Onu hâlen bu alanda tutup, yeni nesiller için değerlendirmek gerekmektedir. Böylece yavaş yavaş sporun gelişimi sağlanır ve altyapı için teşvik çalışmalarına başlanabilir.